25 Aralık 2011 Pazar

Komşi komşi


Yanıbaşımızda, birkaç saatlik mesafede 'komşi' bir ülke. Tarih ve doğal güzellik arayanların dinlenme durağı. 'Komşi' ülke Bulgaristan Filibe ve Sofya gibi şehirleriyle ziyaretçilerine çok şey vaat ediyor. Tarihin eskitemediği Türk yapıları, camileri hala eski günlerden hatıralar taşıyor. Kışın ise Bansko, Borovets, Pamporovo'yla kayakseverlerin gözdesi…

Sınır kapısına vardığımızda, salaş beklerken modern bir geçiş kapısı bizi karşılıyor. Bir süre arabadan kapıyı  incelerken havayolu yerine karayoluyla gitmenin o kadar da kötü bir fikir olmadığını düşünüyorum. Modern kapıdan kolayca geçme planları yaparken, şanssız uygulama bize rastlıyor. Beklediğimiz sıradaki memurun mola saatine denk geliyoruz. Orta boylu, ince ve her halinden sıkıldığı belli olan memur gidiyor ve uzun süre gelmiyor. Bir saat sonra bekledikten sonra sınırdan geçmeyi başarıyoruz… İki ülke sınır kapısı arasındaki fark da net şekilde kendini gösteriyor. Sık sık şakalaşırken ‘komşu’ dediğimiz Bulgaristan’a ilk yolculuğum sırasında, Kapıkule Sınır Kapısı’nda bunları yaşıyorum. Sınırı geçer geçmez, bu Balkan ülkesinin içerilerine doğru akşamın karanlığında son hızla yol alıyoruz. Koyuluğunu artıran gecede yorgunluğun verdiği yarı uyku halinde köyleri, ormanları geride bırakıyoruz. Akşamdan sonra balkonlarında şaraplarını içerek  demlenme alışkanlığı olan Bulgarların evlerinin cılız ışıklarında sokakları, caddeleri birer birer geçip otelimize varıyoruz.  Kalacağımız otel Filibe’de... Bu şehre Bulgarlar, Plovdiv diyor. Şehrin en güzel oteli olan Türk Dedeman’a yerleşiyoruz. Tam adı; Dedeman Trimontium Princess Plovdiv. Geç bir akşam yemeğinin ardından sonraki gün için enerji depolamak amacıyla koşar adım odalarımızın yolunu tutuyoruz.
Üniversite ve sanat
Bulgaristan’ın başkenti Sofya’dan sonraki en büyük şehri, Plovdiv yani Filibe. Kapıkule Sınır Kapısı’na 150 kilometre uzaklıkta. Üniversiteler, kültür, sanat ve fuarlar şehri olarak anılıyor. Zaten şehrin her yerinde sanat havasını soluyabiliyorsunuz. Şehrin eski adını taşıyan otelin önündeki meydana, güneşli havanın da verdiği enerjiyle dağılıyoruz. Hafta sonu olduğu için çevredeki müzik ve sanat etkinlikleri artmış. Meydanın hemen ilerisinde ise kafeler ve mağazalar birbiri ardı sıra uzanıyor. Meydanı keşfedip, kahveleri yudumladıktan sonra tur arabasına geri dönüyoruz. Rehberin yönlendirmesiyle istikamet eski Türk evlerinin bulunduğu eski Filibe oluyor. Yıllara meydan okumuş ve kısmen de restorasyon geçirmiş ahşap, kagir binalarla bir anda kendimi eski İstanbul mahallerinde hissediyorum. Rehberimizden, bu binaların dünya kültür mirası olarak korunmaya alındığını öğrenmek sevindirici. Bir tepe üzerindeki bu mahallenin her sokağına giriyoruz. Mahalle halen eski günlerden hatıralar taşıyor gibi... Her yer buram buram tarih kokuyor. Düşünceleri ve hayalleri bir anda geçmişe götürüyor. Öğlen güneşinin sevecen ışınları altında tepeden manzarayı izliyoruz. Osmanlı’dan kalan diğer eserleri geziyoruz. Burada bir Mevlevihane de var. Camisi yıkılmış olan Mevlevihane’nin diğer kısımları korunmuş ve restore edilmiş durumda. Bugün ise restoran olarak kullanılıyor. 700 bin nüfusu olan şehirde sayıları çok fazla olmasa da Türkler yaşıyor. Rehberimizin şehirle ilgili bilgisine kulak veriyoruz: “Bölge Osmanlı tarafından fethedildikten sonra İzmir, Aydın, Manisa, Konya, Karaman yöresinden getirilen Yörük Türkmenler buraya yerleştirildi. Bölgede Türk nüfus hala varlığını koruyor.”
Balkanların Paris'i...
Roma döneminden kalan stadyumu da görüp fotoğraf çektirdikten sonra otelden valizleri hızlıca alarak  yönümüzü Sofya’ya çeviriyoruz. Yemyeşil doğayı geride bırakarak geniş caddeleri ve ihtişamlı güzel binalarıyla ülkenin başkentine varıyoruz. Planlı yerleşimi ve yeşillikleriyle ayrı bir havası olan şehirdeki komünizm döneminden kalma şekilsiz binaları görmemeye çalışıyoruz. Balkanların Paris’i olarak da anılıyor, Sofya. Burası, 500 yıla yakın Osmanlı yönetiminde kalmış bir şehir. Yeşil parkları dikkat çekiyor. İlk olarak şehrin en önemli meydanlarından birinde bulunan Aleksander Nevski Katedrali’ne gidiyoruz. Kubbesi altından olan Bulgar Ortodoks katedrali, parıltısıyla göz alıyor. Piramid şeklindeki üçgen yapısıyla bizi hayran bırakıyor. Sofya’daki tarihi devasa Aleksander Nevski Katedrali. Binaların çoğu Meclis Binası, Başbakanlık
binası ve müze olarak kullanılıyor. Sofya Üniversitesi ve Milli Kütüphane de görmeye değer. Şehrin merkezi iki taraftan Arslanlı ve Kartal Köprüleri arasında kalıyor. Şehir, İskır Nehri üzerine ve Vitoşa Dağı eteklerine kurulmuş. Vitoşa Dağı’nı şehrin her yerinden görebiliyorsunuz. Kış aylarında özellikle kayak severlerin uğrak yeri oluyor, bu dağ. Sofya, yeşilin her tonunu sunuyor size. Doğasıyla da ziyaretçilerini büyülüyor. Osmanlı yapılarını da az da olsa görmek mümkün. Banyabaşı Camii bunlardan biri. 1566 yılında yapılan cami Mimar Sinan’ın eseri. 1.8 milyon kişinin yaşadığı Sofya’da, merkeze doğru insan kalabalığının yoğunlaştığına tanık oluyoruz. Komünizmin etkilerini silmiş gibi duran ülkede, kadınlar ve erkekler adeta şıklık yarışında. Son modayı takip etmeye çalışan kadınlara, ülkede erkeklerin hepsinde olduğu gibi geniş omuzlu yapılı erkekler eşlik ediyor. İki günde Sofya’nın en güzel ve gizemli yerlerini geziyoruz ve güzel anılarla geri
dönüşe geçiyoruz.
Üç büyük kayak merkezi var
Bulgaristan, kış aylarında özellikle kayakçıların da gözde destinasyonu oluyor. Yeşilli, doğası ve dağlarıyla ünlü ülkede Bansko, Borovets, Pamporovo kayak merkezleri dünyanın her yanından turist çekiyor. Türkler de son yıllarda bu merkezlerin müdavimleri arasına katıldı. Bunlardan en iddialısı Bansko. 2014 Kış Olimpiyatları için de onay almış. 990-2.600 metre arasında her zorluk derecesinde 13 pisti bulunuyor. Borovets ise, Rila Dağları’nın eteklerinde çam ağaçları arasındaki büyük bir kayak merkezi. Burada ise 20 kayak pisti var. Pamporovo ise Rodop Dağları’nda yer alıyor. Toplam sekiz pisti var.

Görülmesi gereken yerler
* Aleksander Nevski Katedraili
* Vitoşa Dağı Milli Parkı
* Rus Kurtuluş Heykeli
* Parlamento Binası
* Sofya Saint Kliment Ohridski Üniversitesi
* Kartallı Köprü
* Kiril ve Metodiy Kütüphanesi
* Koca Derviş Mehmet Paşa Camii
* Ivan Vazov Devlet Tiyatrosu
* Eski Komünist Partisi Binası
* Aleksander Battenberg Mozolesi
* Banyabaşı Camii
* Tük Hamamı
* Tabiat Müzesi
* Tarih Müzesi
* Arkeoloji Müzesi



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder