14 Ağustos 2010 Cumartesi

Siyah akar Zonguldak'ın deresi...

Batı Karadeniz’in, kara elmasıyla ünlü şehri. Şair Orhan Veli Kanık’ın şiirine bile konu olmuş. Ekmeğini kömürden çıkaranlarla, kömürle özdeşleşmiş. Ancak herkesin bilmediği doğal güzellikleriyle de büyülüyor. Zengin tarihi geçmişi, göz alabildiğince uzanan yeşili, bin yıllık mağaraları, doğal ve tarihi güzellikleriyle görülmeye değer illerden biri. Bugün, şehre Kara Elmas Üniversitesi, kömür işletmeleri ve liman damgasını vurmuş görünüyor.

Güneşli bir günde
Masmavi göreceğiz Karadeniz'i
Balkaya'dan Kapuz'a kadar,
Karış karış biliriz bu şehri;
Eki'nin çiçekli bahçeleri,
Rıhtıma kömür taşıyan vagonlarıyla;
Paydos saatlerinde yollara dökülen,
Soluk benizli insanlarıyla.

Siyah akar Zonguldak’ın deresi
Yüz karası değil, kömür karası
Böyle kazanılır ekmek parası

Şair Orhan Veli Kanık, bir şiirinde işçi ve kömür şehri Zonguldak’ı böyle anlatır. Dimdik iki dağın arasında kalmış bir vadi boyunca şehre girerken, şairin bu dizelerini hatırlıyorum. Şehre yaklaştığımızda kömür diğer adıyla kara elmasla özdeşleştirilmiş Zonguldak’ın doğal güzellikleri karşısında şaşkınlığımı gizleyemiyorum. Karşımdaki dağlar ve yemyeşil görüntü bu şehrin kömürüyle ünlü olduğunu unutturuyor bana. Karadeniz’in hırçın coğrafyası içinde bir koy boyunca uzanan şehrin merkezine varınca kömürün varlığını hissediyorum. Kömür karasını ve tozlarını soluyorum adeta. Şehir merkezinde rengi kara akan şairin bahsettiği dere olsa gerek diye düşünüyorum. Merkezi geride bırakınca Karadeniz’in sert rüzgarında alabildiğine uzanan maviliği seyre dalıyorum. Sarp kayalar, dik yamaçlar ve gözün görebildiğine dağlara kadar uzanan ev sıraları….
Bin yıllık mağaraları var
Deniz manzarasında karşı dururken, elimdeki kitaptan şehrin özelliklerine ve tarihçesine göz gezdiriyorum. Zonguldak, deniz kenarında limanı ve kömürüyle ünlü Batı Karadeniz’in modern şehri. Zengin tarihi geçmişi, göz alabildiğince uzanan yeşili, bin yıllık mağaraları, doğal ve tarihi güzellikleriyle görülmeye değer illerden biri. Kuzeydoğusunda Bartın, doğusunda Karabük, güneyinde Bolu ve batısında Düzce illeriyle çevrili. Çok engebeli araziye sahip. Şehrin alanının yüzde 56’sı dağlarla, yüzde 31’i platolarla ve yüzde 13’ü ovalarla kaplı. Tarihinde ise Frigyalılardan başlayarak, Lidyalılar, Persler, Bizans, Selçuklu, Osmanlı imzası bulunuyor. TBMM Hükümeti, 20 Nisan 1920’de; Devrek, Ereğli, Mudurnu, Bartın, Göynük ve Zonguldak’ı, Bolu Bağımsız Mutasarrıflığından ayırarak, Kastamonu vilayetine bağlamış. Zonguldak isminin verilişi de çeşitli rivayetlere dayanıyor. Sazlık ve kamışlık anlamına gelen zongalıktan, sıtmanın titremesini tarifen zonklamaktan ve bir başka rivayete göre de, sisli bir havada gemisiyle buraya giren kaptanın sis kalktıktan sonra burası zongalıkmış demesinden kaynaklanıyor. Bugün, şehre Kara Elmas Üniversitesi, kömür işletmeleri ve liman damgasını vurmuş görünüyor. Kömürü ilk bulan kişi olarak ünlenen Uzun Mehmet ve taş kömürü havzasında iş kazalarından dolayı yaşamını yitiren maden işçileri anıtı da ilgimi çekiyor. Güzel bir manzara ve geldiğim o kadar yolun ardından acıktığımı hissediyorum. Liman çevresinde deniz kenarı boyunca dizilen kafelerden birine ilişiyorum. Tercihim tabii ki ızgarada taze balık oluyor. Manzarayı doyasıya görebildiğim hızlı bir yemeğin ardından ise ayaklarımı sürüyerek de olsa tekrar yola koyuluyorum. Doğal güzelliklerini hepsini görme isteğindeyim. Koyları, kumsalları, her biri ayrı doğa harikası olan mağaraları, orman içi dinlenme tesisleri… Hızlı da olsa hepsiyle ilgili bir fikir ediniyorum. Altı tane mağara bulunuyor şehirde. En çok bilineni Gökgöl’ü hedef olarak belirliyorum. Zonguldak’ın bir kilometre dışındaki Devrek yolu üzerinde bulunuyor, bu mağara. Keyifli bir yürüyüş yolu, çeşit çeşit sarkıt ve dikit manzarasını izlemeye doyamıyorum. Mağarada birbirinden ilginç jeolojik oluşumlar ve kaynak suları bulunuyor. Biraz nefes almada güçlük çeksem de doğanın bu harikasına hayranlık duyuyorum. Yorgun ve tık nefes bir şekilde dışarı çıkarken geldiğime değdiğini düşünüyorum. Havanın kararmaya yüz tuttuğu sarp yollarda şehre geri dönüyorum. Merkezdeki otele vardığımda günün yorgunluğunu vücudumun her tarafında hissediyorum. Ertesi gün gezmeyi planladığım şehrin en güzel ilçelerinden biri Ereğli’yi düşünerek uykuya dalıyorum.
İlçeye Erdemir damgası
Sabah güneşin ışınlarıyla uyanırken, perdeleri aradığımda mavi ve hırçın Karadeniz’le güne tazelenmiş şekilde başlıyorum. Hızlı bir kahvaltının ardından vakit kaybetmeden yola koyuluyorum. Batıya doğru Ereğli tarafına gidiyorum. Zonguldak’ın en önemli ilçelerinden birini görmeden şehri tam tanıyamayacağımı düşüncesindeyim. Düzgün yerleşimiyle bir Avrupa şehri görünümünde, Ereğli. Modern ve temiz görünümlü. Şehre damgasını tabii ki Erdemir vurmuş. Ereğli’nin ortasında devamlı duman çıkan bacalarıyla her şeyin merkezinde. Evlatlarını kucaklayan bir anne misali. Devasa demir çelik fabrikasını hayranlıkla izliyorum. Ereğli’de batıya gittikçe büyük tersanelere rastlıyoruz. Sahil boyunca güzel plajlar ve tesisler de var. Doğal seyir terasları da muhteşem deniz manzarasıyla büyülüyor.

ZONGULDAK
Yüzölçümü: 8.629 kilometrekare
Nüfus: 1.073.560 (1990)
İl trafik numarası: 67
İlçeler: Alaplı, Çaycuma, Devrek, Ereğli ve Gökçebey.

Mutfağı unlu yemeklerden oluşuyor
Zonguldak’ın mutfağı ağırlıklı olarak buğday ve mısır unundan yapılan yemek türlerinden oluşuyor. Su böreği, kabaklı börek, bazlama, cizleme, gözleme, kömeç ekmeği, pide türleri, tarhana çorbası, uğmaç çorbası, göce çorbası, malayı yöresel yemekler arasında. Ereğli pidesi ve Osmanlı çileği, Çaycuma yoğurdu, Devrek çöreği ve simidi ile Zonguldak ormanlarında yetişen kuzu kestanesi yörenin adıyla özdeşleşmiş yiyeceklerden. Devrek bastonu, elpek bezi madenci heykelcileri de Zonguldak’tan alınabilecek hediyelik eşyalar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder