22 Şubat 2010 Pazartesi

Nil Nehri'nde tur

Mısır, gizemli bir ülke. Tapınakları, mezarları, tanrı, tanrıça heykelleri ve hikayeleriyle büyüleyici bir atmosfer sunuyor. Nil Nehri boyunca giderken, eski Mısır'ı yaşıyoruz adeta. Nazlı ve durgun akıyor, Nil. Vadisi boyunca pek çok tanrı ve tanrıça için yapılan tapınağın ev sahipliğini hak ediyor gibi.  Bölgenin yaşam anahtarı. Nehir üzerinde gemi turuna çıkıyoruz. Aswan, Edfu, Luksor gibi şehirleri keşfe dalıyoruz. Tapınak, sfenks ve etkileyici bir tarih. İşte, Nil Nehri turundan izlenimler.

Tapınakları, tanrıları, tanrıçaları, piramitleri, firavunları, sfenksleri, yazıtları, mumyaları ve yaşam kaynağı Nil Nehri... Çoğu gezginin ve tatilcinin hayallerini süsleyen gizemli bir ülke, Mısır. Bu gizemli ülkenin en gizemli noktası ise Nil Nehri ve çevresi. Beş gün sürecek Nil turumuza Güney Nil kıyısındaki turizm şehri Aswan’da başlıyoruz. Dışarıdan apartmanı andıran otel gemimize alelacele yerleşiyoruz. İlk durağımız Nil üzerinden kayıklarla gidilebilen Nubia Köyü. Eski Mısır’dan kalan etnik kökenlerden, Nubiayalılar. Yüzyıllar öncesindeki gibi sürdürdükleri mütevazı yaşamları çok etkileyici. Tek katlı, çeşitli renklere boyalı, yerlerde döşeme yerine kumun serili olduğu evleri, yerel giysileri içindeki evsahiplerinin misafirperverliğinde geziyoruz. Aswan’da, kayıklarla gidilen ve görülmesi gereken diğer bir yer ise Philea Tapınağı. Tanrıça Isis’e tahsis edilmiş. Baraj nedeniyle orijinal yerinden başka bir alana taşınan tapınak görkemiyle herkesi etkiliyor. Bin bir emekle yapımı onlarca yıl süren sütunları, hiyeroglif yazılı duvarları ve duvarlarındaki tasvirleriyle ziyaretçileri kendisine hayran bırakıyor. Tapınağın büyüleyici görüntüsü ve hikayesinin etkisinde hayaller içinde yüzen otelimize geri dönüyoruz.
Etkileyici tapınaklar
Bir gece geçirdiğimiz otel gemimizin bir sonraki durağı ise Edfu oluyor. Gemi karaya usulca yanaşırken, kamaradan seyre daldığım Nil’in etkisinden sıyrılarak aşağıya inmek için hazırlanıyorum. Limanın hemen yanındaki faytonlara yerli satıcıların ısrarlı satış çabaları arasında koşar adım biniyoruz. Edfu Tapınağı’nı görmek için sabırsızlanırken, çevredeki koşuşturmanın içine çekiliyoruz. Eski devirlerdeki gibi sarıkla ve yerel giysi olan elbisevari ‘Gelebiye’yle dolaşan Mısırlıları meraklı gözlerle inceliyorum. Okula gitmek için acele eden başı örtülü ve fesli çocuklar, cadde boyunca sıralanan dükkanlarında müşteri bekleyen esnaf, boyasız yollar, tek tük geçen eski tarz otomobillerin kaldırdığı toz… Şehir eski devirlerde yaşadığım hissine kapılmama neden oluyor. On dakika süren yolculuğun ardından uzaktan bile büyük sütunları ve ihtişamıyla etkileyici bir görüntüsü olan Edfu Tapınağı’na varıyoruz. Uzun yıllar toprağın altında kaldığı için hiç bozulmadan günümüze gelen en sağlam tapınak, Edfu. Turist kalabalığı içinde hiyeroglif yazılarını incelerken bir yandan da rehberin anlattıklarını dinliyoruz: “Tanrı Horus Tapınağı, önce Thutmois III’ün mimar rahip Imhotep’e yaptırmış olduğu tapınağın yerine Ptolemy II tarafından M.Ö. 327’de yaptırılmış. Mısır’daki en iyi korunmuş tapınak.” Devasa görünümü, duvarlarındaki resimli yazıları, tasvirleriyle, sütun başları ve heykelleriyle kendine hayran bırakıyor bizi. Nil ölçer denilen nehrin seviyesini ölçen kısmını da geziyoruz. Yüzyıllar önce bu coğrafyada, o günün teknolojik imkanlarında bu kadar büyük bir yapının nasıl yapılabildiğini düşünmeden edemiyorum. Bir kez daha eski Mısırlılara hayranlık duyuyorum. Duvarlarındaki resimler, resim yazı hiyeroglifleri uzun süre inceliyoruz. Yüzlerce metrelik duvarların baştan aşağı o devri ve tanrıyı anlatan hikayeleri bizi geçmişe götürüyor. İki saat süren gezinin ardından yüzen otelimize geri dönüyoruz.
Nil Nehri hayat anahtarı
Hemen hareket eden dört katlı geminin güvertesinde Nil’in sonsuzluğunu seyrederek yol alıyoruz. Çevredeki hurma, muz ağaçlarıyla Nil’in her iki yanındaki yerleşimleri bir bir geçiyoruz. Gemiden Nil’in bölge için ne kadar önemli oldu çok açık. Boylu boyunca durağan bir şekilde akıp gidiyor nehir. Her iki yandaki vadisi boyunca coğrafyaya yaşam akıtarak. Nehrin vadisinin biraz ilerisi ise kumdan oluşan çölden ibaret. Nil, tarihler boyunca bölgeye yatağı boyunca hayat taşımış ve taşımaya devam ediyor. Tarım, hayvancılık, su ihtiyacı ve yaşam onun sayesinde sağlanıyor. Nil’in neden verimlilikle özdeşleştirildiğini ve tapınaklarda da Nil’e devamlı atıfta bulunan resimler yapıldığını daha iyi anlıyoruz. Zaten çoğu tapınakta Nil yaşam anahtarı olarak tasvir edilmiş. Güneşin batışında ise Nil nazlı akışıyla bir başka cazibeli görünüyor. Gece ışıklandırılmış Kom Ombo Tapınağı, bir sonraki durağımız. Eskiden tıp fakültesi olarak işlev görmüş. Tapınağın duvarlarındaki rölyeflerdeki tıp aletlerinin bugünkülerle aynı olması şaşırtıcı. Tıpla ilgili çizimlerle dolu tapınak duvarlarını uykulu gözlerle inceliyorum. Türkçesi gayet iyi olan Mısırlı rehberimiz, tapınağın yarısının iyilik tanrısı Horus’a, diğer yarısının da kötülük tanrısı timsah kafalı Sobek’e (Seth) adandığını anlatıyor. Timsah, Nil kıyılarında en çok korkulan hayvan olduğu için her yıl bir tane timsal seçilip krallar gibi hizmet görürmüş.
Krallar Vadisi'nde
Etkileyici tapınak ziyaretinin ardından Luksor yolculuğu için gemi hareket ediyor. Luksor, modern bir şehir olarak karşımıza çıkıyor. Nil yolculuklarının başlangıç ya da bitiş noktası. En önemli tapınağı olan Karnak’ı akşamları açık olmadığı için gezemiyoruz. En az onun kadar etkileyici olan Luksor Tapınağı’ndayız. Kral Amenhotep III’ün büyük bölümünü II Ramses’in süslemelerini yaptırdığı tapınak, akşam ışıklandırmasında muhteşem ve etkileyici. Ramses’in tapınakta ikisi ayakta, dördü oturan toplam altı heykeli var. Tapınağın bir cephesi boydan boya Ramses’in zaferlerine ait tasvir ve yazılarla süslenmiş. Lotus başlıklı sütunları dikkat çekici. Avlu girişinin sağında, orta krallıktan kalma, küçük Teb üçlüsü tapınağı ile sol yanda ve yukarıda 13’üncü yüzyılda yaptırılan Abu al-Haggag Camisi bulunuyor. Avludan sonra koridor halinde uzanan 52 metre yüksekliğinde 14 dev sütun heybetiyle şaşırtıyor. İki saat harcadığımız tapınaktan çıkınca kendimizi şehrin çarşısında buluyoruz. Israrlı satıcılar, tiyatroya dönüşen pazarlıklar sonucu herkes hediyelik eşyalarını alıyor. Diğer şehirlere göre daha modern ve temiz olan Luksor’u gezdikten sonra otelimize dönüyoruz. Kalan enerjimizi ertesi gün gezeceğimiz Krallar Vadisi’ne saklıyoruz. Piramitlerle beraber Mısır’ın belki de en ilgi çeken mekanı. Yeni Krallık zamanında açıkta yaptıkları piramitlerden, tüm hazinelerinin çalındığını gören firavunlar, mezarlarını saklamak için bu vadiyi seçmişler. Vadide içleri birbirinden ilginç ve görülmeye değer 62 mezar var. Bunlardan en eskisi Kral I.Tutmos’a ait. Ölümden sonra yaşama inanan Mısır krallarının gömüldüğü mezarların çoğu mezar hırsızları tarafından soyulmuş. Sadece Tutankhamon’un mezarındaki eşyalar tam olarak bulunmuş. Onlar da Kahire’deki Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor. Etkileyici süslemeleri bulunan mezarlardan birkaçını geziyoruz ve geri dönüş için yola koyuluyoruz. Nil turuyla adeta eski Mısır’ı yeniden yaşarken, geçmişteki yaşam ve o dönemdeki teknolojiyle ilgili karmaşık düşünceler içinde havaalanına doğru geri dönüş yolculuğuna çıkıyoruz.

Ne yenir?
Mısır’da çok fazla dışarıda yemek yenilmemesi öneriliyor. Mısır mutfağının temel malzemeleri Akdeniz’den, Kızıldeniz’den ve Nil’den yakalanan balık çeşitleri, pirinç, mısır ve Nil Vadisi’nde yetişen sebzeler, deltada beslenen koyunlar ve keçiler. Mısır mutfağı, yabancı hakimiyetinde bulunduğu uzun yıllar boyunca, İran, Arap, Osmanlı, Fransız ve İtalyan mutfakları gibi değişik mutfak kültürleriyle de birbirine karışmış. Mısır halkının yemekleri daha çok tencere yemeği. Tüm baklagilleri kullanarak çok çeşitli ve zengin çorbalar yapıyorlar. Sıcak ülke olduğu için sebze ve meyve ağırlıklı tüketiliyor. Mısırlılar tatlıyı da çok seviyor. En çok bilineni Ommu Ali tatlısı.

Bunlara dikkat!
* Yapışkan satıcılar. Alışveriş yaparken, çok dikkatli olun. Ne fiyat söylerlerse söylesinler, hemen pazarlığa başlayın. 100 dolarlık fiyatı 3 dolara kadar düşürmeniz olası.
* Dışarıdan gıda tüketmeyin. Rehberin tavsiye ettiği restoranlarda ya da otelinizde yemeğinizi yiyin.
* Trafikte dikkatli olun. Çok fazla kural olmadığı için otomobillere ve faytonlara dikkat edin.
* Fotoğraf çektirdiğiniz ya da yol sorduğunuz biri sizden mutlaka bahşiş ister.
* Turistik yerler, tapınaklardaki bekçiler fotoğraf çekerken size yardımcı olmak ya da pozunuzda yer almak isterse sizden ‘bahşiş’ adı altında para talep edecektir.
* Mısır’a giden bekar kadınların erkek satıcılarla konuşurken dikkatli olmaları gerekiyor. Özellikle sarışın olanlar pek çok erkekten evlilik teklifi alabilir.
* Kullanılan para birimi Mısır Pound’u ancak, dolar ve Euro her yerde kabul ediliyor. Satıcıların para birimlerini doğru çevirdiğini kontrol edin.
* Türk olduğunuzu söylediğinizde ‘Yavaş yavaş, Hasan Şaş’ lafına hazırlıklı olun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder